Bolivya'da doğalgaz savaşları

-
Aa
+
a
a
a

Marksistlere göre; “yönetenler yönetemiyorsa, yönetilenler de yönetilmek istemiyorsa” devrimin objektif koşulları oluşmuş demektir. Peki iktidardakiler sokağa dahi çıkamayacak hale gelmişse ne olur? Bugünlerde Bolivyalılar bu sorunun cevabıyla meşgul. 20 gündür hükümetin oluşturmak istediği yeni doğalgaz dağıtım planına karşı yürütülen protesto gösterilerinin son halkası, Başkan Sanchez Lozada’nın ikametgâhının ablukaya alınmasıydı. Sokaktakiler 1952 Devrimi’nden kalma “sivil savaş” sloganını atarken, Başkan Lozada isyanı bastırabilmek için aralarında kilise temsilcilerinin de olduğu arabulucuları göreve çağırıyordu.

 

 La Paz... (AFP)

19 Eylül günü hükümetin açıkladığı yeni dağıtım planına göre, uzun zamandır doğalgaz ve petrol dağıtımının ulusallaştırılması mücadelesinin ve hükümet politikalarına karşı isyanın merkezi haline gelen Cochabamba’nın dışarıda bırakılması, yeni “dogalgaz savasının” tetikleyicisi oldu. (“Yeni gaz savaşı" çünkü, 1985’te özelleştirmeye karşı yapılan protesto gösterilerinde 190 kişi ölmüş, 6 bin kişi de yaralanmıştı. O tarihten beri “gaz savaşları” Bolivya’nın makus talihi haline geldi.) 150 bin kişinin katıldığı protesto gösterisi ve polisin Warisata kentinde aralarında 8 yaşında bir çocuğun da olduğu 5 kişiyi öldürerek protestoya yanıt vermesi isyanı daha da büyüttü. Protesto gösterilerini organize eden Bolivya İsçiler Sendikası’nın (COB) ilan ettiği genel greve Sosyalizme Doğru Hareketi (MAS) de destek verdi. COB, hükümetten talepler karşılanılıncaya kadar grevi devam ettireceğini açıkladı, Hükümet Sarayı ablukaya alınmış vaziyette askerler göstericilerin üzerine ateş açarken,

Başkan Lozada Hükümet Sarayında yalnızca tansiyonun düşmesini bekliyor.

 

Öncesi...

 

2002 yılı verilerine göre Bolivya’nın toplam ekonomik hacmi 7 milyar 800 milyon dolar. Nüfusun yüzde 64’ü yoksulluk sınırının altında, yine nüfusun yüzde 82’si kırsal alanda yaşıyor, toprakların büyük çoğunluğu doğrudan tarımla uğraşmayan uluslararası şirketlerle işbirliği yapan tekellerin kontrolünde. Geçen yüzyıl başta bakır olmak üzere zengin maden yataklarına sahip olan Sucre, Potasi gibi yerler bugün terkedilmiş kasabaları andırıyor. Çokuluslu şirketler rezervler tükeninceye kadar işlettikleri maden şehirlerinden geride, “madene hücum” döneminden kalan ve bugün kullanılamaz hale gelen oteller, madenlerde ölenlerin eşleri kalmış durumda.

 

1952’de Bolivya’da maden işçilerinin başlattığı genel greve çiftçiler de destek verince, hükümet isyancıların taleplerini yerine getirmek zorunda kaldı ve madenler ulusallaştırıldı, geniş kapsamlı bir torak reformu gerçekleştirildi. Anlatılan bir fıkraya göre “uyuyakaldığı için darbe yapamayan bir general” dışında yakın tarihini darbeler ve isyanlarla geçiren Bolivya’da her darbenin arkasından 1952 Devrimi’nde kazanılan haklar törpülendi ve sonuçta 1985’te bütün madenler, petrol hizmetleri özelleştirildi. Toprak reformu ise şu anda yalnızca araştırmacıların hizmetinde olan tarihi bir vesika durumunda.

 

Che Guevera’nın Latin Amerika devrimini başlatabileceği potansiyeli olduğuna inandığı Bolivya’nın yakın tarihinde bu yıl yapılan seçimler kritik bir dönemeçti. Şimdiki başkan Lozado ve onun haleflerinin politikalarına karşı ilk defa güçlü bir alternatif belirdi: Evo Morales’in önderliğindeki MAS seçimlerden ikinci parti olarak çıktı ama, bu sonuçta ABD Büyükelçisi’nin “Morales’i seçmek demek Bolivya’nın sonu olur” sözünün payı büyüktü.

 

Lozado işbaşına geçince özelleştirme için yeni bir plan hazırladı. Bu planın en büyük parçası ise, Amerika’nın “uyuşturucu trafiğinin merkezi” ilan ettiği Cochabamba’da üretilen koka yaprağının işletilmesinin çokuluslu şirketlere verilmesi (oysa koka üretimi yerlilerin tek geçim kaynağı ve uyuşturucu ticareti için kullanılmıyor) ve ABD’den alınan doğalgazın Şili üzerinden dağıtımının yeniden organize edilmesiydi.

 

Bolivya 20 Eylül’de ilan edilen genel greve bu şartlarda geldi. COB’un ilan ettiği greve,

 La Paz... (AP)

Bolivya İsçi Köylü Sendikaları Birliği (CSUTCB) , Topraksız Köylüler Hareketi (MST) ve çoğunluğunu MAS’ın örgütlediği kamyon şoförlerinin de destek vermesiyle Bolivya bugün 1952 Devrimi’nden kalma “sivil savaş” günlerini yaşıyor.

 

Sonrası...

 

COB, 20 Eylül’de ilan edilen grevin ardından hükümete 20 maddeden oluşan bir talepler listesi sundu. Taleplerin odağında demokratik hakların genişletilmesi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve tabii ki doğalgaz hizmetinin ulusallaştırılması yer alıyordu. Gaz Bolivya’da hayati önem taşıyor çünkü denize kıyısı olmayan bu ülkede bütün sektörlerin üretimi doğalgazın fiyatına bağlı.

 

Bugün sokaklarda “sivil savaş” sloganı atanlar Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması’na  (ALCA) bağlı olmak istemiyor. Geçenlerde Venezüella Başkanı Hugo Chavez Fria’nın da vurguladığı gibi “ALCA’ya karşı olmak Latin Amerika’nın birliğinden yana olmak anlamına geliyor” birçok göstericiye göre. Sağlık ve eğitim gibi hizmetlerin dolara göre ayarlanmaması, geniş kapsamlı bir toprak reformunun hayata geçirilmesi, başta İngiliz (British Gas) ve Amerikan (Pasicific LNG, Pan American Energy) şirketlerine verilen madenlerin işletilmesi ve doğalgaz hizmetlerinin kontrolünün geri alınması, üniversite reformu, koka üretimimi korunması, IMF ile ilişkilerin kesilmesi gibi talepler yer alıyor. Kısacası dünyanın başka bir yerinde daha bir gaz savaşı yaşanıyor. Taraflardan birisi yine Amerika. Bolivya’nın sokaklarını dolduranlar “Lozada gidinceye kadar isyan” diye bağırırken, başkan sarayında sıkışmış durumda...